
Son yıllarda izlediğim en etkileyici film. Saddam yönetiminin devrilmesinden sonra çevrilen ilk film olma özelliğinin yanı sıra, oyuncularının çoğunun yerli halktan olması da ayrı bir gerçeklik katmış filme.
İsmini eski bir kürt öyküsünden alıyor. Öyküye göre uçmayı çok isteyen kaplumabağaya , kuşlar acırlar ve isterse onu uçarabileceklerini söylerler.İki kuş bir çubuğun iki yanından gagalarıyla tutarlar, kaplumbağa da ağzıyla ortadan tutunur ve uçamaya başlarlar, uçmak kaplumbağanın o kadar hoşuna gider ki, heyecanlanıp ağzını açınca ait olduğu yere düşer.
Eğer Nazım Hikmet; bana mutsuzluğun resmini çizebilirmisin Abidin deseydi, emin olun filmdeki kızın gözlerindeki mutsuzluktan daha iyi bir model bulamazdı.Filmin konusu Irak-Türkiye sınırındaki mülteci kampında ki çocukların kara mayınlarını toplayarak hayatlarını sürdürmeye çalışmaları.Filmi izlemenizi çok isterim.
Evet kaplumbağalar da uçar ama onları uçuran rüzgar kesildiğinde ait oldukları yere çakılırlar.

Amerika'nın Irak'a saldırısına birkaç gün kala Irak-Türkiye sınırında bir Kürt mülteci kampı... Boş kovanların, yakılmış tankların ve bomba çukurlarının orta yerindeki köyde ailesini yitirmiş Satellite (Uydu) lakaplı bir çocuk yaşar. Satellite günlerini televizyon antenlerini tamir ederek ve üç beş kelime bildiği İngilizcesiyle uydu kanallarındaki savaş haberlerini meraklı ve tedirgin köylülere tercüme ederek geçirir. Genç adam ve köyün ona hayran diğer çocuklarının bir de gelir kaynağı vardır: Mayın toplamak... Toprak altından hayatları pahasına çıkardıkları mayınları Birleşmiş Milletler'e geri satarlar. Kaza sonucu birçoğu kollarını ve bacaklarını kaybedip sakat kalmıştır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder