21 Aralık 2015 Pazartesi

anlıyor musun?


dışarıda milyonlarca ses; insanlar konuşuyor, insanlar kavga ediyor, insanlar tartışıyor, insanlar savaşıyor, insanlar hapis yatıyor. İnsanlar harcıyor, ellerinde ne var ne yoksa, her şeyi. hızlı hareket ediyor, hızlı yiyor....
insanlar artık yaşlanmıyorlar bile…
ölümden korkuyor, geri geri yürüyerek kaçış planları yapıyorlar.
içe giden yol daha karanlık, hissediyorlar. insanlar çemberin biraz dışında kolu kanadı kırık, yüzlerinde yaşadıkları varsayılan hayatın özeti olduğu halde, vakit varken biraz daha kendiyle tanışık, biraz daha kendiyle barışık olmaktan korkuyorlar.
insanlar ne çok korkuyor.
korkunun kokusu, insanı –da- vahşileştirir. koku o kadar keskindir ki korkmayanların bile sonunu bir şekilde hazırlar. Çemberin dışı ne kadar karanlıksa çemberin içi o kadar vahşidir.
sen hiç insan eti yiyen başka bir insan gördün mü?
her gün olan şey.
Çemberin biraz dışında işler daha da zor. Içe doğru yansıyan bir yüz. Su karanlık, zihnin ışığı çoğu zaman yetmiyor. Kalbin her atışıyla tekrar irkiliyorsun. Ama burası sessiz, sakin, serin… Gelecek yok, anlar var. her attığın ilmek geçmişine işliyor, nakış gibi.
ölmeden yaşamak, yaşamadan ölmek endişelerinin bir adım ötesinde, hayatın sadece kendi yaratıların olduğunu bilip, yine de o hayatın haki mi ol(a)mıyorsun.
Mükkemmel bir kaza ile doğduğumuz, şans eseri burada olduğumuz düşünen inanlar var -daha kötüsü- düz beyaz bir alanda öylece durduğumuzu…
Yeryüzünün herhangi bir noel ağacının üzerindeki süs olduğunu.
Ve başka neler olduğunu…
anlıyor musun?





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder